Kavalalı Mehmed Ali Paşa’yı nasıl bilirsiniz? Osmanlı Devleti’ne karşı çıkardığı isyanlardan mı, yoksa Beykoz’da 17 hektarlık alanda bulunan saray yavrusu kasrından mı? Kavalalılar Hanedanı’nın kurucusu, Mısır ve Sudan’ın ilk hıdivi Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılan Beykoz Kasrı, zamanında vali ve hıdivlerin beş yıldızlı ultra lüks oteliydi desek yanlış olmaz. Bu hıdivlerin İstanbul’daki yalıları, padişahın servetiyle yarışır vaziyetteydi. 20. Yüzyılın ikinci yarısına kadar İstanbul ile Mısır arasındaki ilişkiler oldukça inişli-çıkışlıydı. 1846’dan sonra, Kahire ile ilişkiler daha farklı bir boyut kazandı; Kırım Savaşı’nda Osmanlı’ya 30 bin nefer, silah ve erzak yardımıyla üç kalyon ve kapak, dört firkateyn, üç korvet, iki vapur ve birkaç nakliye gemisinden oluşan bir filo gönderen Mısır valiliği, ilişkilerin seyrinin değiştiğinin bir göstergesiydi. Her ne kadar bu filoyu Rus donanması yakıp yıksa da, Mısır’dan gelen askerler Padişah Abdülmecid tarafından at sırtında karşılanmış ve bir süre Üsküdar Selimiye Kışlası ve civarında ağırlanmışlardı. Bu gelişmelerden sonra, Osmanlı hanedanı ve Kavalalı ailesinin mensupları arasında sıcak ilişkiler kurulmaya başlandı.
(Mehmed Ali Paşa) O zamanlar Osmanlı’nın Mısır Valisine Hıdiv denirdi. Mehmed Ali Paşa 1805 yılından itibaren Mısır Valisi oldu. Paşa aynı zamanda Sudan ve Mısır’ın ilk hıdiviydi. Zamanla saltanat oradan oraya geçerken İsmail Paşa (1863-1879) vali olduktan sonra Mısır’ın ayrıcalığını biraz daha genişletti ve valilik makamı adını hidiviyet olarak değiştirdi. Hidiv ailesi Mısır’ı kalkındırmış, zenginleştirmiş ve bazı yazarlara göre “doğunun yıldızı” yapmıştı.
1846 yılında Mehmed Ali Paşa, valiliği döneminde İstanbul’a ilk ve tek bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin amacı İstanbul’a sadakatini göstermekti. Bu ziyaret sırasında yapım kararı verilen Beykoz Kasırı’na 1845’te başlandı. Kasır hem Mısır valisinin Osmanlı’ya sadakatinin bir nişanesi, hem de iki tarafın arasındaki güç gösterisinin bir tanığı.
Hidiv ailesi mensupları özellikle yaz tatillerini geçirmek üzere Mısır’dan İstanbul’a geliyorlardı. Onların gelişiyle İstanbul’un sosyal ve ekonomik hayatında bir canlanmadan söz etmek mümkün. Mısır’ın kalkınmasıyla çok zenginleşen ailenin üyeleri, cömert bir şekilde İstanbul’a da yatırım yapıyorlardı. Olağanüstü bedellerle satın aldıkları yalı, köşk gibi mülklerinin içini Avrupai tarzda döşetiyorlardı. Mısır’daki masalsı yaşamlarını daha görkemli bir şekilde İstanbul’da sürdürmek konusunda hiçbir masraftan kaçınmıyorlardı. Mısırlı zenginlerin İstanbul’a gelişi halk tarafından adeta dört gözle beklenirdi. Çünkü bol para harcayan, cömert, yardımsever başka turist kafileleri o zaman yoktu.
Bir diğer Mısır valisi Abbas Hilmi Paşa’nın 1900’lü yılların başında Beykoz’daki Çubuklu sırtlarında bulunan 2 ahşap konağı ve arkasındaki 270 dönümlük arazisini görüyorsunuz. Mısır’a vali olarak atanan Abbas Hilmi Paşa da, İstanbul’a döndüğünde yaşayabileceği bir ev yaptırmak için bu araziyi satın almıştı. Hidiv Kasrı bu günün düğün dernek etkinliklerinde akla gelen bir numaralı yalı.
Bugün Boğaziçi’nde bulunan yalıların önemli bir kısmı Kavalalı Mehmed Ali Paşa ailesinin bireylerine ait izler taşır. Bir zamanlar İstanbul’un çeşitli semtlerindeki bu aileye ait köşkler, yalılar, saraylar ve konaklar adeta padişaha ait olan mülklerle yarışır vaziyetteydi.
Sultan Abdülmecid (1839-1861) zamanında, 1846’da yapımına başlanan ve 1854’te tamamlanan Beykoz Kasrı ile, Mısır’da vali ya da hidiv olanlar ve ailenin kadın-erkek diğer mensupları İstanbul’u ziyaret etmek, burada bir süre dinlenmek ve kendilerine bir köşk ve yalı inşa etmeyi adet edindiler. Beykoz Kasrı’nın maliyeti 6 milyon Frank idi. Bu rakam Mısır valiliğinin bütçesinden harcanan ciddi bir miktar.
Mehmet Ali Paşa ve ondan sonra hıdivlik yapmış önde gelen isimler de sahil hattındaki lüks yatırımlarına bir süre devam ettiler. Mısır tahtının ölümler ya da darbeler yoluyla el değiştirmesi, ailenin çeşitli bireylerine bazı ekonomik sıkıntılar olarak yansıyordu. Bunun sonucunda çok kıymetli mülkler ya bakımsız kalarak kaderine terk ediliyor ya da hemen satılıyordu. Bir diğer satış dönemi de İkinci Dünya Savaşı öncesinde oldu. Bu sırada Çubuklu Hidiv Kasrı gibi önemli mülkler, İstanbul Belediyesi tarafından satın alındı.








Kaynak: yorumyapar.com